Günümüzde değişik sebeplerden dolayı insanlar arası ilişkiler zayıflıyor, insanlar giderek yalnızlaşıyor. İşyerinde yakın masada oturan ve zorunlu iletişim kurulan iş arkadaşlığının dışındaki insanlarla bağlar giderek zayıflıyor. Aynı apartmanda yıllarca oturduğu halde birbirini tanımayan pek çok insan var.
Sebebi ne olursa olsun insanların üzerindeki stres ve sıkıntıların büyüklüğü ortadadır. Ancak sıcak bir selamlaşma ile ayaküstü kısa bir dilek alışverişinin gün için iyi bir motivasyon kaynağı olabileceği asla unutulmamalı. Ne yazık ki insanlar bu kadarını bile çoğu zaman birbirine çok görüyor. Bu nedenle "Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir ameli size haber vereyim mi? Aranızda selamı yayınız." (Müslim, İman, 93-94) hadis-i şerifini bugün daha iyi anlamalı ve anlatmalıyız.
Dinimiz, Müslümanları birbiriyle kardeş ilan etmiş ve bu kardeşliği imandan kaynaklanan bir sevgi ve saygı esasına bağlamıştır. Bu esasın bozulmaması için de onları karşılıklı birtakım vazifelerle mükellef kılmıştır. Bu vazifelerden birisi ve belki de en önemlisi selamlaşmadır. Kur'an-ı Kerim'de, müminlerin birbirine selâm vermeleri istenmiş ve şöyle buyurulmuştur:
"Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle ve aynı ile karşılık verin. Şüphesiz her şeyi hesap eder." (Nisa, 4/86)
Hanefilere göre, selamı vermek sünnet, almak vacip hükmündedir. Çünkü ayette, "Size selam verilince, ona ondan daha güzeli ile veya aynı ile karşılık verin" buyurularak, selam alma emir sigası ile ifade olunmuştur. Diğer yandan 'ın Rasûlü, Müslüman'ın Müslüman üzerindeki haklarını sayarken, ilkinin verilen selamı olmak olduğunu belirtmiştir.
Selam güven demektir
İki Müslüman'ın karşılaştığı zaman birbirlerine selam vermesi, kardeşlik hukukunun gereklerindendir. Aynı zamanda Allahu Teâlâ'nın kullarına manevi bir ikramıdır. Selam e mandır, güven vermektir. Selam verdiğimiz şahsın huzurunu, sükûnetini temennî etmek, bizden ona bir fenalık dokunmayacağı hususunda güven vermektir, muhatabımıza aynı inancı, aynı dünya görüşünü paylaştığımıza dair bir işarettir ve en mühimi; selam vermek Rasûlü'nün titizlikle tatbîk ettiği, en ince teferruatına kadar bizlere öğrettiği bir Sünnet-i Seniyye'dir.
Selam; Müslümanlar arasında karşılıklı dualaşmayı ve muhabbeti temin eden, samimiyeti artıran güzel bir vasıtadır. Bütün dünya Müslümanlarının müştereken kullanageldiği selam şekli "Selâmün Aleyküm"dür.
Bu selam ifadesi "'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun; , dünya ve ahiretti sizi selamette kılsın, lütfuna erdirsin, selamet yurdu olan cennete koysun" anlamına gelmektedir. -u Teâlâ, Adem (a.s.)'ı yarattığı günden bu yana insanlar için bu selam şeklini tercih etmiştir.
Hadis-i şeriflere baktığımızda selam vermede sünnet olan şeklin, şahsın halini hiç değiştirmeksizin yani tabii haliyle "es-selâmü aleyküm" demesidir. Bunun haricinde eli göğse koymak, baş sallam... gibi hareketlerle selam alıp vermek doğru değildir. Ancak bazı fıkıh kitaplarındaki kayda göre, selam verilecek olan şahıs sesi duymayacak kadar uzakta ise, konuşacak durumda değilse, selâm manasına el ile işaret etmeye cevaz verilmiştir. Peygamber Efendimiz bir hadislerinde selamı ilk önce verenin 'a daha yakın olacağını, nimet ve hayırlara nail olacağını müjdelemektedir.
Rasulü selam konusuna çok önem vermiş, takbîkini ve yaygınlaştırılmasını teşvik etmiştir. Çünkü insan ruhu üzerinde selamın tesiri büyüktür. Selamlaşma; tanışmamıza, kaynaşmamıza vesile olmakta; aramızdaki kırgınlık ve dargınlıkları kaldırarak, birbirimize yaklaşmamızı sağlamaktadır.
Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana buyurdular ki: "Ey oğulcuğum, ailene girdiğin zaman selam ver ki, selamın, hem senin üzerine hem de aile halkına bereket olsun!"