Amin...
Ey Allah'ım, dağlar kadar günahlarıma bir avuç tövbe kırıntısı getirdim... Sen derman ol şu volkanlarıma...
Allah'ım, benden önce dua eden kardeşimin ve benden sonra dua edecek kardeşim inş. tövbelerini kabul eder, onların bütün günahlarını bağışlarsın. Onlara güzel ahlak verir ve derecelerini de yükseltirsin. Öldükten sonra onlara kabir azabını çektirmezsin ve inş. geri kalan ömürlerinde de onlara öyle güzel salih ameller işlettirirsin ki, onları hesapsız cennetine koyarsın.
Rabbim inş. bu kardeşlerimin yüzlerine de bir nur verirsin... Onları ömürlerinde bir kere görecek insanların bile bu kardeşlerimin nur yüzlerine baktıklarında hemen Seni hatırlamalarını yani bu kardeşlerimin Seni hatırlatmalarını sağlarsın inş. Allah'ım...
_______________
.. Eğer o (Kur'an), Allah'tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı. (Nisa Suresi 82. ayet)
70,000 MELEĞİN BİZE DUASI...
Malik bin Yesar'dan rivayet edildiğine göre Resulullah(sav) şöyle buyurdu:
Her kim sabahladığında üç kere: "Eûzu billahis semiyyil aliymi mineşşeytanirracim (Kovulmuş şeytanın şerrinden hakkıyla işiten ve her şeyi bilen Allah'a sığınırım) Dedikten sonra Haşr suresinin sonundan üç ayet okursa, Allah-ü Teâlâ o kişiye akşama kadar duâ etmek üzere yetmiş bin melek görevlendirir. O gün ölürse, şehit olarak ölür. Akşamladığında bunları okuyana da aynı derece vardır.
Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/26.
Haşr suresinin son üç ayeti:
[size=16pt]هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ
هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ
هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
HuvAllahulleziy la ilahe illa huve 'alimulğaybi veşşehadeti huverrahmanurrahıymu.
HuvAllahulleziy la ilahe illa huve elmelikulkuddususselamul mu'minul muheyminul 'aziyzul cebbarul mutekebbiru subhanAllahi 'amma yuşrikune.
HuvAllahul halikul - bariy-ulmusavviru lehum'esma ulhüsna yusebbihu lehu ma fiyssemavati vel'ardı. Ve huvel'aziyzulhakiymu.
Meali:
O, kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah'tır. Gaybı da, görünen âlemi de bilendir. O, Rahmân'dır, Rahîm'dir.
O, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah'tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah'tır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.
O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah'tır. Güzel isimler O'nundur. Göklerdeki ve yerdeki her şey O'nu tesbih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir
Ey Rabbimiz!
Mülkün sahibi sensin. Dilediğine mülkü verir, dilediğinden alırsın. Dilediğini aziz,
dilediğini zelil edersin. Bütün hayırlar, iyilikler senin elindedir. Sen herşeye kadirsin, sen lütfedensin, bize dünyada ve ahirette iyilikler ver.
Ey Rabbimiz!
Bizim ve çocuklarımızın kalplerimize islam nurunu, Kur'an hidayetini bahşeyle. Bütün soyumuzu İslam'a ve Kur'ana bağlı insanlar eyle.
Hepimizi müslüman olarak yaşat. Bizi dünya ve ahiret mutluluğuna nail eyle.
Ey Rabbimiz!
Habibin Muhammed Mustafa (s.a.v.) yüzü suyu hürmetine müslümanların kalplerindeki her türlü ayrılık tohumlarını gider. Bizi Ashab-ı Kiram gibi birbirine dost ve birbiri için yaşayan insanlar eyle. (Amin)
YÜREKTEN ÇARESİZİM DEYİP AĞLAYANLARA...
Usulüne uygun yazılmayan bir dilekçe dahi, yazıldığı makam ne kadar kıytırık olursa olsun kabul edilmezken, şartlarına riayet edilmeyen dua nasıl tutsun?
Dua, Allah'a çıkarılmış davettir.
Dua, insanın acziyet itirafıdır.
Dua, insanın kendi kendine yetmediğini bilmesidir.
Dua, insanın iki ayaklı bir yürek olup tepeden tırnağa 'istemek' kesilmesidir.
Dua var gücünü, olanca çabasını harcayıp bitiren insanın Allah'a saldığı "imdat" sayhasıdır.
Yürekten "Bittim Ya Rab!" diyene "Dayan, yettim kulum!" diyecektir Allah.
Var mı biten, gerçekten var gücünü harcayan, tüm çabasını ortaya koyan ve tükendiği yerde "Bittim ya Rab!" diyen? Kim o?
Hiç kuşkunuz olmasın ki, onun imdadına yetişilecek "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyen ve yardımı hak edene "Allah'ın yardımı elbet pek yakındır" diyen bulunacaktır.
Kuldan istemenin bile bir âdâbı-erkanı bir usulü varken, Allah'tan istemenin bir âdâbı bir usülü olmasın mı? Ettiğimiz dualar, Allah'a gönderdiğimiz mektupsuz zarflara benziyorlar. Zarf var fakat mazruf yok. Bu şu demektir: Ceset var fakat ruh yok, kabuk var fakat öz yok, maske var fakat yüz yok. Yaşarmayan bir göz, kızarmayan bir yüz, hissetmeyen bir öz, eyleme dönüşmeyen binbir söz ile Allah'a yazılan davetiyeler nasıl varsın yerine?
Yanmayan, özlemeyen, sızlamayan, inlemeyen, duymayan bir yüreğin feryadı mı olur?
Taş kesilmiş aşk fukarası yürekler "dua" gibi muhteşem bir mesajı hangi enerjiyle iletirler adresine? Sesini sahibine dahi duyuramayan, sahibinin sesini duymaktan aciz olan bir yürek, öteleri sarsacak bir sayhayı nasıl koyverir gök kubbeye?
Oysa ki dua, güftesi aşk bestesi mahrumiyet ve ıstırap olan bir özge şarkıdır.
Bu şarkıyı söyleyecek olanın mazlum olması yetmez; kendi mazlumiyeti zalimlerin zulmüne yakıt olmamış biri olmalıdır. Kendi omuzlarını zalimlerin yükselmesi için basamak kılmamış olmalıdır.
Bu şarkıyı terennüm edecek birinin, olanla olması gereken arasındaki farkı iyi bilmesi şarttır.
Eğer bunu bilirse, duayı bir çocuğun annesinden ısrarla isteyişi gibi isteyecek, ilahi kapının eşiğine başını koyarak ısrar edecek, tekrar edecektir; tıpkı her gün onlarca kez okuduğu Fatiha'da olduğu gibi... Dua, Allah'a çıkarılmış bir davetiyedir demiştik. Davet edenin bir adresi, bir aidiyyeti bulunmalıdır ki, icabet edecek olan onu orada bulsun. Bu adres insanın Allah karşısındaki esas duruşudur. Allah karşısında esas duruşunu bozan, ya da esas duruşu olmayan, davet edip de adresinde bulunmayan sorumsuz gibidir. Kim inanır onun duasında samimi olduğuna?
Diyelim ki adresinde bulundu. Bu kez de, davetine tecelli ve inayetiyle icabet edecek 'a sunacak bir yüreği olmalı. Mekansız'a yürekten özge mekan olur mu? Deniz dibine dönmüş, çöplükten beter hale gelmiş, eline geçen dünyalığı içine attığı bir mahzene dönmüş bir yüreğe konuk edilir mi O? Tıpkı şairin dediği gibi:
Sür çıkar ağyarı dilden ta tecelli ede Hak
Padişah konmaz saraya hane mamur olmadan
Kulun gücünün bittiği yerde Allah'ın yardımı başlar. Gücünüzün bittiği noktada olup olmadığınızı kontrol ettiniz mi? Eğer hala gücünüz varsa, o bitinceye kadar koşmanızı, soluğunuzun tükendiği noktada hiç ummadığınız bir yerden önünüze kapı açılacağını düşündünüz mü?
Taif dönüşü Muhammed (a.s) son tedbiri de tüketmiş bir halde kan revan içinde doğduğu toprakların varoşlarına gelip dayanmış fakat girememişti. İşte o an gücünün bittiği andı. Gidecek bir kapısı, başvuracak bir dayanak, sığınak, tutamak ve barınağı kalmamıştı.
Aklın tedbirinin bittiği yerde aşkın kollarına bırakmıştı kendisini ve bir dua yapmıştı. Bu dua öyle bir aşkla yapılmıştı ki, doğrudan hedefini bulmuş ve nübüvvet sürecinin gün dönümü olmuştu.
Ufuk İnsan'ın Mekke'ye bakan yamaçlardan birinde yaşlı gözlerle yaptığı, tarihin akışını değiştiren ufuk duayı sizin için tercüme edeyim:
Allah'ım!Kuvvetimin tükendiğini sana arz ediyorum.
Gücümün azaldığını, insanların gözünde küçük düştüğümü sana şikayet ediyorum!
Ya Erhamerrahimin!
Sensin ezilmişlerin Rabbi! Sensin benim Rabbim!
Beni kimlerin eline bıraktın? Bana gaddarlık yapan yabancıların eline mi?
Yoksa davamı ipotek edecek bir düşmana mı?
Eğer sen bana gücenmedinse,
kesinlikle bunlara aldırmıyorum.
Lakin iyiliğin beni rahatlatacaktır.
Senin nuruna sığınırım,
karanlıkları aydınlatan nuruna...
Gelecek azabın, bana ulaşacak öfkenden
kaçıp kurtulacak bir sığınak arıyorum.
Sana sığındım, yeter ki razı ol.
Güç ve kuvvet sendendir,
yalnız senden." (İbn Hişam, Sire II/29-30)