ABDULLAH (ALLAH KULU) OLMAK= KULLUĞUN HAKİKATİNİ YAŞAYANA TESLİMİYETLE MÜMKÜNDÜR!..
Buraya kadar Allah’a imandan bahsettik ağırlıkla. Peki Rasülullah’a teslimiyet nasıl olacak?.. Hakikati arayanın Rasulullah’a teslimiyeti acaba “Sevgili Peygamberim” düzeyinde ötelere şiir yazmak şeklinde mi gelişecek? (Hemen belirtelim öteye de olsa Hz.Muhammed (sav) i sevmek şerefelerin en büyüğüdür. Biz, işin hakikatini arayanlara hitap noktasında böyle diyoruz)
"Hakikât" sırrına ermek; "hakikât"i yaşamak; "benlik"ten yani "nefis"ten kurtulmak; veya dini tâbiriyle "şirki hafi"den arınmak, ancak ve sadece "iman" ve "Rasûlullah`a teslimiyet"le mümkündür.
Nasıl iman ve teslimiyet? Sana; varsayalım, git kendini şuradan at öldür diyecek. Oradan gidip kendini aşağı atacaksın gibisine!..
Veya senin ters bildiğin bir şeyi sana söyleyecek; sen onu yapacaksın; gibisine!... Ama böyle bir şey denir mi; elbette denmez!.. Bunu iman ve teslimiyete bir ölçü, misâl olsun diye anlatıyorum.. Vehim, sana yapma diyecek; ama sen en azından şunu düşünmelisin...
"Rasûlullah`ın benden ne menfaati var ki bunu böyle demiş...Allah Rasûlü , benim iyiliğim için demiş!. Mademki böyle demiş, ben bunu böyle yaparım"; deyip yapacaksın!. Neticesi de senin için mutlaka selâmettir.
Bu "İMAN" yoluna karşılık, şeytâni cinler de senin vehmini tahrik edecek; aklına, çeşitli şartlanma yollu edindiğin verilerle oluşmuş mantığa dayalı fikirler getirecek; böylece de seni imanının gereği olan şeyi yapmaktan alıkoyacaktır..
Yani, cinler seni "ALLAH" yolunda mantık oyunlarıyla vurmak isteyeceklerdir ki; bundan da tek kurtuluş yolu "İMAN" ipine sarılmaktır!
İŞTE BU YÜZDEN DİN, "İMAN" ESASI ÜZERINE KURULMUŞTUR!..RASÛLULLAH`A TESLİMİYET OLMADIĞI SÜRECE, YETİŞTİRİCİ YARDIMCI OLAMAZ. ÇÜNKÜ HER ŞEYI AKILLA IZAH ETMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR…”
Allah’a imanın zuhuru ve olması gereken şekli anlaşıldı. Rasülullaha teslimiyet ve onu sevmenin hakikati henüz tam açılmadı değil mi?.. Ehlinin bir başka sohbetine kulak verelim şimdi. Ama can kulağı ile lütfen… Çünkü yukarısı kadar açık değil burası. Kendinizi verecek, mesajı kendiniz alacaksınız.
Rasulullah (as) dünyaya zahir olduktan sonra ondaki kemalatın; ondaki zahir oluş ilminin sonucu olarak onun varislerinde açığa çıkan, onun varisleri şeklinde açığa çıkan melekut alemi, onun varisleri olarak suretlenmiş, açığa çıkmış varisleri olayı devraldı…
Ve suretler aleminden bu tasarruf devam etmeye başladı… Yani, biz bir Abdülkerim Ciyli veya bir Abdülkadir Geylani dediğimiz zaman aynen Kureyşli muşriklerin Rasulullah (as) a “0 da bizim gibi bir beşlerden başka bir şey değildir çok ibadet ederek Allah’a yaklaşmıştır, Allahtan vahiy alıyordur” deyişi gibi Kureyşli müşrikler ve kafirler gibi Abdülkadir Geylani ve Abdülkerim Ciyli’ye bakıyoruz. Her ne kadar takliden veli diyorsak da söylediğimizin derunundan kör oğlu, kör oğlu körüz...
Çünkü o isimle andığın zevatın hakikati o melekut mertebesinin zuhurundan başka bir şey değildir..
Bizimle, ben sen o biz dediğimiz bu algıladığımız alemle hakıkatımız olan esma mertebesine direkt bağlantı kurup aradaki melekut aleminden örtülü yaşıyoruz…
Halbuki işin bütün sır noktası burası!...
Dedik ya cahil cesur olur. O sır noktasına da dokunup bitirelim:
RASÜLULLAH’I SEVMEK, İTAAT ETMEK, ONA TESLİM OLMAK= ONUN VARİSİ OLAN ZATIN İLMİNE, MESAJINA TESLİM OLMAK, ONU SEVMEKTİR!..
…
… …. …
Çoğunuzun sorduğu bir soruya cevap olmak üzere yukarıdaki açıklamaları idraklere sermeye çalıştık. Kalp Beyin bağlantısı nasıl kurulur, YARATILMIŞ İNSAN konumundan YARATILMAKTAN BERİ OLAN HALİFE konumuna nasıl yükselinir, bir cümle ile cevabı toparlayalım:
KALBE; HİLAFETE ERMENİN YOLU; KALB SAHİBİNİ BULMAKTAN GEÇER. KALB SAHİBİNİ BULMAK; HAYAT BULMAK, HAKİKİ HUZUR VE NEŞEYE KAVUŞMAKTIR…
Ne diyordu bestede?
Kalbimin sahibi sensin
Orada yalnız sen varsın
Benim için sen her şeysin
Neş’esin, hayatsın…
“Aramakla bulunmaz, ama bulanlar arayanlardır” demiş bir büyük zat.
Kalbinin Sahibini arayanlara selam olsun!...